Aslında 3 Temmuz olaylarının patlak vermesinin ardından, birçok futbolsever için Türk futbolu karanlık içerisinde kalmış ve kolay kolay çözülemeyecek bir zincirin düğümlerinin içinde kaldığını düşünüyordu. Ne var ki, 2013'in Nisan ayı içerisinde çok beklenmedik bir şekilde iki takımımız Galatasaray ve Fenerbahçe, Türk futbol tarihine geçebilecek önemli zaferler kazandılar. Ama bu zaferler öncesinde, Türk futbolunun Galatasaray ve camiasına çok şey borçlu olduğunu düşünüyorum. Hiç süphesiz, 2010 yılında bir anket yapma şansımız olsa idi ve bu ankette tek soru olarak ''Dünyanın en iyi oyuncusu kimdir?'' sorsaydık ; muhtemelen, CR7, Lionel Messi ve tabii ki de Wesley Sneijder isimleri ön plana çıkardı. Aradan sadece 2 sene geçti, ve bu isimlerden Hollandalı olanın durağı bizim ülkemiz oldu ve daha öncesine baktığımızda genç sayılabilecek bir yaşta. Her ne kadar bazı taraftarlar bu transferi kıskançlık ve biraz da üzüntünün verdiği duygulara sahip olarak eleştirse de, muazzam bir transfer ortaya çıktı. Ve, bir anda, Real'e, PSG'ye, Arsenal'e veya Liverpool'a gitse, şaşırmayacağımız bir transferi, Galatasaray başardı. Böylece, ülkede gözler tekrar futbola çevrildi, derken, bir de Didier Drogba gibi bir isim aslan oldu. Sallantıda giden bir FB'li olarak, transferleri kıskanmadım dersem yalan söylemiş olurum ama 2 oyuncuyu da burada görmek, bir futbolsever olarak çok çok güzel bir duygu. Bu yüzden, böyle bir durumda böyle iki dünya yıldızını Türkiye'ye kazandırdığı için GS camiasını kutluyorum ve umarım arzu ettikleri başarıları- tabii ki Avrupa'da- yakalarlar, diye düşünyorum.