7 Eylül 2012 Cuma

     Avrupalı Türkler?


     Bu yazıyı Hollanda-Türkiye maçının ardından, sıcağı sıcağına kaleme alıyorum. Şunu kesinlikle söylemek gerekir ki ; 2012-2013 sezonu hem Türk takımları ve hem de Türk Milli Ulusal Takımı için hiçte iyi başlamadı. Bursaspor ve Eskişehirspor sadece birer tur geçtikten sonra dişli rakipler karşısında havlu attılar. Belki, Twente ve Marsilya gibi iki tecrübeli ve Avrupa'nın başaltı sayılabilecek ekiplerine karşı ''ellerinden geleni yaptılar'' diyebiliriz ama Trabzonspor belki de, sezonun en büyük hayal kırıklıklarından birine sahne olan eşleşmede Macar ekibi Videoton'a elendi.Bu yenilgiyi açıklamak için çeşitli yorumcular birbirinden farklı birçok yorumlarda bulundular lakin bu düşünceler birer ufak mazaretten öteye geçemediler. Doğal olarak, bu elenmenin açıklanacak bir noktası yok aynen Fenerbahçe'nin Moskova'ya olduğu gibi. Fener'in elenmesinde şöyle bir garip nokta var: Fener'in Topal-Topuz-Selçuk'lu orta sahası ŞL'ye yeterken UEFA Avrupa Ligi için ise Raul Meireles gibi ismen ve karakter anlamında çok dominant bir ismin alınması biraz ironik oldu gibi. Bugünse, yeni bir macera da Hollanda karşısında Milli takım fena oynamamasına rağmen 2-0 gibi bir sonuçla mağlup oldu. Muhtemelen yarın, herkes neden ''Selçuk neden yok'' diye soracak ama sıkıntımız acaba Selçuk gibi bir elaman mı yoksa final paslarını doğru yerlere atmak veya daha iyi bir bitiriciklik mi? Veya çıkarken daha basit oynamak mı? Belki bunlardan bazıları, Selçuk'la düzelebilir ama aslında ilk olarak bu hastalıklar nasıl düzelir diye çareler aramak ilk hedefimiz olmalı diye düşünüyorum.Bu sorunlar, sadece milli takımın değil bu ligin takımlarının hemen hemen hepsinde olan sıkıntılar. Ve acaba, yakın gelecekte bunları çözmek için neler yaptığımızı bize sonuçlar gösterecek gibi Avrupa'da.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Peki ya Moskova

        Geçtiğimiz dönem içerisinde, Fenerbahçe bu sezona aslında istediği gibi başlayamadığının yanı sıra, takımın saha içinden ziyade, saha dışı olayları taraftarı şaşkına çevirmiş durumda. İlk olarak, sezonun başından beri istenen orta sahaya takviyenin bir türlü yapılmaması ve takımın daha maç resmi bir maç oynamadan bile, taraftara güven vermemesi çok kilit bir noktada yer alıyor. Ama, bu konuda en enteresan nokta belki de teknir direktör Aykut Kocaman'ın birdenbire takımın ardında durarak, transfere ihtiyaç duymadığını söylemesi. Kuşkusuz, bu durumun birçok taraftarın kafasında soru işaretini ortaya çıkartmaya sebep olduğunu söylemek zor olmasa gerek. Ve diğer husus ise, son dönem içerisinde, ana haber bültenlerinde bile kendine yer bulan, Alex- Aykut Kocaman polemiği.Bu belki de az önce bahsettiğim konunun bile önüne çok kısa bir zaman içerisinde geçti. Aykut Kocaman'ın takımın belki de son 8-9 senesinde sahip olduğu taktiği değiştirip, ortaya daha Avrupai bir oyun benimsemek istemesi kabul edilebilir bir nokta. Ama, eski taktiğin ve birçok taraftarın gönlünde- fenerlisi veya diğer herhangi bir takımın taraftarı farketmez- yer alan bir oyuncunun, bir hafta içerisinde aniden 18 kişilik kadro dışında kalması biraz üzücü bir durum olsa gerek. Alex'in buna karşılık sosyal medya içerisinde, aktif olması ve Kocaman ile ilgili attığı mesajlar bu durumun karmakarışık bir hal almasına sebep oldu. En son Antep maçı da birşeyi unutmamamızı ister gibiydi. Bu düello 2 taraflı değil, 3 taraflıydı: Aziz Yıldırım. Başkanın, bu duruma karşı benimsediği tavrın ne olacağı merakla beklenirken, Fb'li taraftarlar da belki de şunu düşünüyorlar: Peki ya Moskova?